Telefon
Telegram
WhatsApp
İnstagram

Kronik Progresif Ataksiler

Kronik Progresif Ataksiler

Kronik ProgresifAtaksiler

Dr Hüseyin Per

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kayseri

 

Ataksi terimi, altta yatan parezi, kas tonus bozukluğu veya istemsiz hareket olmaksızın hareketlerin dengeli ve amacına uygun şekilde yapılmasında bozukluk olması durumunda kullanılmaktadır. Başka bir deyişle Ataksi ‘’koordinasyon eksikliği’’ anlamına gelen; sakarlık, dengesizlik, konuşma bozukluğu ve koordinasyon kaybıyla ilişkili klinik bir tanımdır.

Eşlik edebilecek diğer komorbiditiler: spastisite, titreme, duyusal rahatsızlık, işitme ve görme bozukluğu, mesane ve barsak disfonksiyonu, kardiyak komplikasyonlar, kas-iskelet sistemi komplikasyonları ve bilişsel bozukluklar olarak kabul edilebilir.

Ataksilere neden olan en az 40 dominant, 45 resesif gen tespit edilmiştir. Herediterataksiler sıklıkla yavaş ilerleyici, spinal ve/veya serebellaratrofinin eşlik ettiği tablolardır. Bu hastalıklar kalıtımsal geçiş özelliklerine göre otozomal dominant, otozomal resesif ve X’e bağlı olarak sınıflandırılırlar

Friedreichataksisi

Friedreichataksisi (FA) otozomal resesif kalıtımlı en sık görülen kronik progresifataksi tipi olup 25 yaşından önce başlayan ataksilerin % 75’ini oluşturur. İlk olarak NikolausFriedreich tarafından tariflenmiştir.FA en sık görülen herediterataksidir ve prevelansı 1/30.000-50.0000’dir. FA hastaları 4 yaşından başlayıp, 65 yaşına kadar karşımıza çıkabilir. İnsanların% 75' inde ilk nörolojik semptom 5-15 yaş arasında puberte civarında gelişmektedir.

Sebep olan gen frataxin 1966’da tanımlanmıştır. Hastalık genellikle 9q13-q21.1 kromozomunun birinci intronundaki GAA ekspansiyonuna bağlı olarak ortaya çıkar. GAA tekrar artışı, frataksin proteininin sentezinde bozukluğa yol açmakta bu da mitokondriyalsolunum aktivitesini düşürerek hücre içinde serbest radikal birikmesine yol açmaktadır. Frataxin beyin, kalp ve pankreasta yüksek miktarlarda bulunan bir mitokondrial proteindir.Azalmış frataksinnörodejenerasyona ve kardiyomiyopatiye neden olmaktadır.

GAA tekrarları ile hastalığın başlangıç yaşı ters orantılıdır. Birinci introndakiekspansiyon ne kadar geniş ise klinik bulgular o kadar ağırdır. Normal alellerdeki tekrar sayısı 6-34’dür. Tekrar sayısı normal allellerin % 83’ünde 6-12, % 17’sinde ise 14-34 olarak belirlenmiştir. FA’da ise aralık 67-1700 arasında değişmekle birlikte sıklıkla 800-1000 kopyayı içermektedir.

Başlangıçta sempatomlarsık düşme, dengesizlik, yürüme güçlüğüataksi, alt ekstremitede reflekslerinin yokluğu, pozisyon ve vibrasyon duyusunun kaybı şeklinde başlar. Zamanla bu bozukluk, ilerleyici ataksi, dismetri ve dizartri ile sonuçlanır. Ekstremite ve gövde ataksisi gibi serebellar bulgular hastaların hepsinde mevcuttur. Jerk şeklinde göz hareketleri, nistagmus ve optik atrofi güçsüzlük, konuşma bozukluğu, yutma güçlüğü, vibrasyon ve pozisyon duyusunun bozulması, DTR’lerin azalması veya kaybolması, kaslarda atrofi ortaya çıkabilir. İşitme kaybı, diyabetesmellitus, hipertrofikkardiyomyopati,skolyoz, iskelet deformiteleriolabilir. Kognitif fonksiyonlar genellikle korunmuştur.

Nörogörüntüleme de serebrum ve beyinsapı normal olup serebellaratrofi gözlenir. Bağımsız yürümenin kaybına kadar geçen süre ortalama olarak 10-15 yıldır.FA için şu anda onaylanmış bir tedavi bulunmamaktadır. Tedavidemitokondriyal fonksiyonu iyileştirmek epigenetik veya gen tedavisi ile frataksin seviyesinin artırılmasını amaçlamaktadır.İdebenon, CoenzimQ10,eritropoetin, nikotinamid, demir şelatörleri tedavide kullanılmıştır. Etravirine ve interferon 1b gamma kullanımının frataksin düzeylerini artırdığı bildirilmektedir.

 

 

 

Ataksitelenjiektazi (AT)

Ataksitelenjiektaziotozomal resesif kalıtılan, ilerleyici serebellarataksi, anormal göz hareketleri, okülokütanöztelenjiektaziler ve immün yetmezlikle ile karakterize, birçok sistemi tutan en sık ikinci otozomal resesif ataksi tipidir.

Kromozom 11q22-23 üzerinde ATM (ataxiatelangiectasiamutated) geninde mutasyon vardır. ATM geni hasarlı DNA’ları tanıyarak onarımlarını sağlar. ATM mitokondriyalhomeostazı sağladığından bozulmuş mitokondriyal aktivite de patogeneze katkıda bulunur.İnsidansı her bir canlı doğum icin 1/40.000- 300.000’dir.  AT’de hem merkezi hem de periferik sinir sistemi etkilenir. Merkezi sinir sistemi anormallikleri daha ağırdır ve asıl olarak Purkinje hücre kaybı ile seyreden serebellaratrofi ile karakterizedir.

En erken klinik belirti olan ilerleyici ataksi çocuk normal yaşında yürümeyi öğrendikten sonra 1-2 yaşlarında başlar ve yürüme ataksisi şeklinde başlar. Hastalığın klasik başlangıcında ataksi ilk olarak, çocuk oturmaya ve yürümeye başladığında ortaya çıkar. Genellikle ayakta durmakta veya oturmakta güçlük çekerler ve yavaş yavaş yanlara ya da geriye doğru sallanma eğilimindedirler. Klasik AT'li çocukların çoğu ilk 4-5 yıl boyunca stabil nörolojik semptomlara sahip olduklarından, başlangıçta “ataksikserebralpalsi” olarak tanı almış olabilirler.İlkokul yıllarında yürümek zorlaşır ve çocuklar destek için kapı ve duvarları kullanırlar. İkinci on yılın başlarında klasik AT'li çocuklar tekerlekli sandalye kullanmaya başlar. Aynı zamanda, ince motor fonksiyonlarından (yazma, resim yapma ve çatal-kaşık kullanma) ve dizartri ile ilgili diğer problemler ortaya çıkabilir. Salya akması özellikle küçük çocuklarda, yorgun veya konsantre olduklarında devam edebilir. Okülomotor belirtiler çoğu hastada bulunur ve okülomotor apraksi sıklıkla erken dönemde saptanır. Ek olarak nistagmus ve şaşılık gibi göz hareket bozukluklarıda görülür. Gonadal fonksiyon bozukluğu da vardır. Derin tendon reflekslerinde azalma veya kayıp görülür ayrıca hastalar hipotonik hale gelir. Periferiksensörimotoraksonalnöropati sıktır. Hastaların çoğunda çocukluk çağı veya pubertededistoni, kore, miyoklonus, tremor gibi hareket bozuklukları ortaya çıkar. Babinski (+)liği de olabilir. Kognisyon genellikle normal olmakla birlikte hafif mentalretardasyon görülebilir.

Deride veya mukozalarda görülen kapiller, arteriol ve venüllerin genişlemesinden oluşan telenjiektaziler hastalığın ikinci karakteristik özelliğidir. Olguların %90’ında konjuktiva, kulak,burun, yüz, boyun ve ekstremitelerde görülürler. Ataksiden sonra, çoğu olguda 3-5 yaş arası olmak üzere, 2-8 yaş arasında ortaya çıkarlar, en sık da konjuktiva ve kulaklarda görülürler.

Hem hücresel hem de humoralimmüniteyi etkileyen immün yetmezlik olguların %70’inde görülür ve sıklıkla tekrarlayan sinopulmonerenfeksiyonlara neden olur. Hastaların %10-20’sinde çoğu lenfoma ve akut lösemi olmak üzere malignensi gelişir. Yirmi yaş altında lenfoma ve akut lösemi sık görülürken, ileri yaşlarda solid tümörler de görülür.

Çoğu hasta ikinci dekatta ev dışında tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelir. İlerleyici çiğneme güçlüğü ve disfaji nedeniyle aspirasyon riski artar. Tekrarlayan enfeksiyonlar ve malignensinedeniyle bu hastalar çoğunlukla üçüncü dekatta kaybedilir. Ortalama yaşam süresi 25yıl olarak bildirilmiştir. Malignensi tedavisi sırasında iyonize radyasyon ve kemoterapötik ilaçlara duyarlılık, radyoterapi sonrasında geç komplikasyonların daha fazla görülmesi de mortalite ve morbiditeyi etkilemektedir.

Ataksitelenjiektazi tanısında klinik özellikler ve laboratuvar testlerinden yararlanılır. Ancak kesin, muhtemel ve olası AT tanıları için kriterler tanımlanmıştır. Beyin MRG başlangıçta normal olmakla birlikte genellikle vermiste daha belirgin olmak üzere zamanla artan difüzserebellaratrofi izlenir. Ataksitelenjiektazi tanısı düşünülen veya konulan hastalarda radyasyon duyarlılığı nedeniyle direkt grafi ve bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme yöntemleri kullanılmamalıdır.

Serum α-fetoprotein düzeyi hastaların %95’inde artmış bulunur. Serum α-fetoprotein düzeyi 10 ng/ml’den yüksektir. Serumda IgA, IgE, IgG2 düzeyleri azalmış veya yoktur. IgG düzeyi ise artmıştır. Olguların % 10’unda oligo-monoklonalgammopati görülür. Ayrıca T hücre eksikliği ve timus patolojileri olaya eşlik edebilir. Tedavide kontraktürleri önlemek ve tekerlekli sandalyeye oturma sürecini geciktirmek amacıyla fizik tedavi uygulanmalıdır. Periyodik aralıklarla olası kanser gelişimi açısından hasta değerlendirilmeli ve radyasyondan kaçınılmalıdır. Ayrıca tedavide antioksidanlar verilebilir.Çalışmalar umut verici olmasına rağmen uzun sürelisteroid uygulamasının faydalı olup olmadığı belli değildir.

Charlevoix-Saguenay - Spastik ataksi

Charlevoix-Saguenay’ınotozomal resesif spastik ataksisi, ilk kez Kanada’nın Quebec bölgesinde bildirilmiştir. Kromozom 13q11 üzerinde bir şaperon olan sacsin proteinini kodlayan SACS gen mutasyonu hastalığa neden olmaktadır. Klinik bulgular 12-18 aylıktan itibaren görülebilse de başlangıç 1-5 yaş arasındadır. Nadiren 12 yaş üzerinde başlayan olgular da bildirilmiştir.Progresyon başlangıçta daha yavaş iken, ikinci ve üçüncü dekatta belirgin hale gelir. Hastalar 3-4. dekatta tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelir ve sonrasında kaybedilir.

Tüm ekstremitelerdeprogresifspastisite, erken başlangıclıserebellarataksi, dizartri, progresifdistal kas erimesi, periferiknöropati, derin duyu azalması, horizontal bakışta nistagmus görülür, progresif seyirli güçsüzlük (alt ekstremitede üst ekstremiteden daha belirgindir), DTR canlılığı ve patolojik refleksler klinik tabloya eşlik eder. Mitral valvprolapsusu, pes kavus, çekiç parmak gibi iskelet deformiteleri görülebilir. Nörogörüntülemedesuperiorvermis, anterior loblarda atrofi görülür. Hastalığın varyantları mevcut olup bu formlarında spastisite olmaksızın ataksi görülebilir. Gebelikte progresyon hızlanır. Hastalığın etkin tedavisi olmamasına rağmen fizik tedavi ve medikal tedavi ile spastisitenin azaltılması ve eklem kontraktürlerinin gelişiminin önlenmesi en önemli tedavi stratejileridir

Marinesco- SjogrenSendromu

Marinesco-Sjögrensendromuinfantil veya çocukluk çağında başlayan nadir görülen bir OR

ataksi tipidir. Marinesco-Sjögrensendromu, serebellaratrofi, erken başlangıçlı katarakt, ilerleyici miyopati, hipotoni, serebellarataksi ve mentalretardasyon ile karakterize otozomal resesif geçişli multisistemik bir hastalıktır. Gonadotropikhipogonadizm, dizartri, nistagmus, boy kısalığı, çeşitli iskelet anormallikleri ve mikrosefali görülebilen diğer klinik özelliklini oluşturmaktadır. Katarakt sıklıkla her iki gözde de gelişir ve çoğunlukla yaşamın ilk on yılında katarakt cerrahisi gerektirir. Güncel olarak kromozom 5q31 üzerinde SIL1 genindeki mutasyonlar MSS'nin ana nedenleri olarak bildirilmiştir. Bu gen endoplazmikretikulumda (ER) bulunan ve ER'ye protein translokasyonunda,  protein katlanmasında ve diğer işlevlerde koruyucuya yardımcı olan protein olarak önemli bir rol oynayan BiP-bağlantılı protein (BAP) olarak da bilinen SIL1 glikoproteini kodlar. SIL1 protein katlanmasının doğru olması için BiP'ninATPaz döngüsünü düzenler, yanlış katlanmış proteinlerin bozunumunu kontrol eder ve hücre stresine tepki verir. MSS'li hastalar genellikle sorunsuz bir hamilelik döneminden sonra doğarlar ve birçok etkilenen hasta hipotoni ve kas güçsüzlüğü nedeniyle asla yardımsız yürüyemezler. Artmış kreatininkinaz, epilepsi ve işitme kaybı nadiren bildirilmiştir. Küçük posterior fossa, omurilik anomalileri, skolyoz, güvercin göğüsü, dirsek ve kalça valgusu, pes plano ve iskelet anomalileri bildirilmiştir.Manyetik rezonans görüntülemede özellikle vermisi etkileyen serebellaratrofi izlenir. Tedavi semptomlara yöneliktir. Yavaş progresif bir tablo olduğundan beklenen yaşam süresi uzundur.

Abetalipoproteinemi

 

 

Abetalipoproteinemi OR katılımlı bir lipoprotein metabolizma bozukluğudur. Kromozom 4q22-24 üzerindeki mikrozomaltrigliserid transfer protein geni mutasyonu hastalığa neden olur. Bu protein apolipoprotein-B içeren çok düşük yoğunluklu lipoprotein ve şilomikronların toplanmasını sağlar. Mutasyon çok düşük, düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL) ve çok düşük yoğunluklu lipoprotein (VLDL) kolesterol düzeylerine ve abetalipoproteinemiye neden olarak yağ ve yağda çözünen vitaminlerin (A, D, E ve K vitaminleri) emilimini ve taşınmasını engeller. Nörolojik fenotipFA’yabenzer ve genellikle çocukluk veya ergenlik yaşlarında (<20 yaş) başlar.

Klinik tablo malabsorbsiyonsendromu, çölyak hastalığı benzeri intestinal bulgularla birlikte, derin tendon refleksleri alınmaması ileyüzeyel ve derin duyu kaybı görülür. Aksonal duysal polinöropati, distal kas atrofisi, ilerleyici ataksi, vitamin A eksikliğine bağlı gece körlüğü, retinitispigmentoza, hipokolesterolemi ve akantositoz izlenir. Periferik yaymada akantositler görülür. Serum total kolesterol düzeyi 70 mg/dL’nin altında olup, LDL ve VLDL çok düşük, trigliserid ise ölçülmeyecek kadar düşük olabilir. Nörolojik semptomlar doğrudan vitamin E eksikliğine bağlıdır. Tanıda serum lipoproteinelektroforezi kullanılmaktadır. Tedavide vitamin replasmanı (100-400 IU/kg/gün vitamin A, 2400-14000 IU/gün vitamin E, 5 mg/gün vitamin K), esansiyel yağ asitleri vedüşük yağlı diyet önerilir.

İzole vitamin E eksikliği

İzole vitamin E eksikliğine bağlı ataksi serum vitamin E düzeyinin düşük olduğu ve klinik fenotipinFA’ya benzediği nadir görülen erken tanınması ve acilen tedavi edilmesi gereken bir OR ataksi tipidir. İlk olarak Harding 1985 yılında vitamin E eksikliğine bağlı gelişen serebellarataksili bir kadın hasta rapor etmiştir. Kromozom 8q13 üzerindeki alfa-tokoferol transfer protein gen mutasyonu sonucu ortaya çıkar. Alfa-TTP vitamin E’nin VLDL’yespesifik transferinden sorumlu proteindir, mutasyon sonucu karaciğerden merkezi sinir sistemine vitamin E geçişi azalır. Başlangıç yaşı çoğunlukla 2. dekaddır, ancak 1. dekaddan 5. dekada kadar değişim gösterebilir. Klinik bulgular çocukluk çağında ataksi ile başlar, buna baş titübasyonu, distoni, sağırlık ve mesane disfonksiyonu eşlik edebilir. İlerleyici duyusal ve serebellarataksi ile karakterizedir. Klinik olarak gövde ve ekstremiteataksisi, dizartri, derin tendon reflekslerinde azalma, vibrasyon ve pozisyon duyusu kaybı ile Babinski belirtisi bulunur. Friedreichataksisinden farklı olarak görme keskinliğinde azalma veya retinitispigmentoza daha sık olup erken bir bulgu olarak görülebilir. Distoni ve baş tremoru FA’dan daha sık iken, kardiyomiyopati, nöropati ve glukozintoleransı sıklığı daha azdır. Hastalık seyri de FA’ya göre daha yavaştır. Tanı malabsorbsiyon yokluğunda serum vitamin E düzeyinin düşük bulunması ile konur (<2.5 mg/L; normal aralık 6-15 mg/L).  kolesterol ve trigliserid düzeyleri yüksektir.

Manyetik rezonans görüntüleme çoğunlukla normal olmakla birlikte hafif düzeyde serebellaratrofi görülebilir. Hastalarda vitamin E absorbsiyonunda sorun olmadığı için tedavide oral vitamin E (600-2400 IU/gün) kullanılır. Tedavi hastalığın progresyonunu durdurur ve atakside hafif düzelme sağlayabilir.

Okulomotor apraksi ile birlikte olan ataksi tip 1  (AOA1)

Otozomal resesif kalıtılan hastalık kromozom 9p13.3 üzerinde, tek sarmal DNA kırıklarının tamirinde rol alan aprataksin proteinini kodlayan APTX gen mutasyonu sonucu ortaya çıkar. Okülomotor apraksi ile birlikte olan ataksi tip 1 yürüyüş ataksisi, dizartri, distal simetrik kas güçsüzlüğü ve derin duyu kaybı ile karakterize, yavaş ilerleyen bir klinik tablodur. Erken başlangıçlı ilerleyici serebellarataksi, arka kordon tutulumu, arefleksi, polinöropati, nistagmus, bakış fiksasyon bozukluğu, oküler apraksi, ekstrapiramidal bulgular, hafif düzeyde kognitif bozulma ile karakterizedir. Hipoalbuminemi, hiperkolesterolemi varken Serum AFP düzeyi normaldir. Telenjiektazi görülmez. Başlangıcı AT’den daha geç ve ortalama yedi yaşında olmakla birlikte, Klinik bulgular 1-20 yaşları arasında ortalama 4-5 yaşlarında serebellar bulgular ile prezente olur. Yürüyüş ataksisine daha sonra ekstremiteataksisi de eklenir. Okülomotor apraksiye ek olarak bakışla uyarılan nistagmus, ve eksternaloftalmoparezi gibi göz hareket bozuklukları görülür. Serebellar bulgulara distoni ve maske yüz gibi ekstrapiramidal bulgular eşlik edebilir. AOA1 hastalarının çoğu hastalığın başlamasından yaklaşık 7-10 yıl sonra bağımsız olarak ambulasyon yeteneğini kaybeder.Manyetik rezonans görüntülemede vermiste daha belirgin olan serebellaratrofi ve beyin sapı atrofisi görülür. Halen AOA1 için kesin tedavi olmamasınarağmen fizik tedavi periferiknöropati ile ilgili semptomları hafifletebilir.Ek olarak, yüksek proteinli, düşük kolesterol diyet ve ko enzim Q10 takviyesi denenmektedir.

Okulomotor apraksi ile birlikte olan ataksi tip 2 (AOA2)

Hastalık kromozom 9q34 üzerindeki, bir DNA/RNA helikaz olan senataksin proteinini kodlayan SETX gen mutasyonu sonucu ortaya çıkar. Okülomotor apraksi ile birlikte olan ataksi tip 2 OR kalıtılır ve 3-30 yaşları arasında başlayan (ortalama 14.6 yaş)progresifataksi, arefleksi, dizartri, sensörimotoraksonalnöropati (%90) ve serum AFP artışı ile karakterizedir.Bu bulgulara koreoateteoz, distonikpostür ve yürüme paterni, maske yüz gibi ekstrapiramidal bulgular eşlik edebilir. Okülomotor apraksi gözlenir (%41).  Kognitif fonksiyonlar normaldir. DTR’ler alt ekstremitelerde kaybolmuştur. Kortikospinaltraktus etkilenmesine bağlı patolojik refleksler ortaya çıkabilir. Vibrasyon, pozisyon ve hafif dokunma duyusu etkilenmiştir. Ataksiokülomotor apraksi tip 1’in tersine serum AFP düzeyi tüm olgularda artmıştır. Serum albümin düzeyi normal, kreatinkinaz ve gamaglobülin düzeyleri ise artmış bulunur. Görüntüleme çalışmalarında serebellardejenerasyon ortaya konulabilir ancak ilerleme oldukça yavaş olduğu için hastalığı daha erken aşamalarında tespit etmek zordur. Manyetik rezonans görüntülemede vermiste daha belirgin olan serebellaratrofi görülür. Destekleyici tedavide fizik tedavi, gezici araçlar, eğitim desteği ve klavye kullanımı, yazma ve okumaya yardımcı olacak cihazlar önerilir.

Koenzim Q10 Eksikliğine bağlı ataksi

Koenzim Q10 eksikliğine bağlı ataksiprogresifataksi, serebellaratrofi ve azalmış kas koenzim Q10 düzeyi ile karakterize çocukluk çağında başlayan tanınması gereken bir tablodur. En az 8 farklıgen CoQ10 eksikliği ile ilişkili olabilir.ADCK3, COQ2, CL640, COQ4, COO9, PDSS1, PDSS2, COQ6 ve COQ7. Başlangıçta gelişme geriliği, hipotoni ve sık düşmeler görülür. Puberteden önce progresifataksi ve dizartri başlar. Epileptik nöbetler, aksonal tipte periferiknöropati, piramidal bulgular ve mentalretardasyon, KC ve böbrek fonksiyon bozukluğu eklenebilir. Bazen sadece izole ataksi ile karşımıza gelebilir.  Plazma koenzim Q10 düzeyi normaldir. Tanı kas biyopsisinde düşük koenzim Q10 düzeyinin gösterilmesi ile konur. Manyetik rezonans görüntülemede diffüzserebellaratrofi görülür. Tedavide oral koenzim Q10 kullanılır (300-3000 mg/gün). Olguların bir kısmı tedaviyle stabilleşirken bazılarında progresyon devam eder.

SpinoserebellarAtaksiler

Spinoserebellarataksi (SCA), otozomal dominant şekilde kalıtsal olarak geçen büyük bir heterojen nörodejeneratif hastalık grubu içerir. Okülomotor fonksiyon bozukluğu, dizartri, piramidal bulgular, ekstrapiramidal bulgular, pigmenterretinopati, periferiknöropati, kognitif bozukluk ve diğer semptomlarla ilerleyici serebellarataksi ile karakterizedir. Klinik belirtilere veya genetik nosolojiye göre sınıflandırılır. Bugüne kadar, 40 SCA karakterize edildi ve SCA1 ila 40 arasındaydı. 28 SCA'nınpatojenik genleri tanımlandı. Son yıllarda, yeni nesil sekanslamanın yaygın bir şekilde kullanılmasıyla, SCA'ların altında yatan genler ve etkilenen fenotiplerin yanı sıra mutantlar tespit edildi.

SCA 3 daha önce Machado-Joseph hastalığı (MJD) olarak ailesel anlamda tanımlanmıştır. Kromozom 13q24.3-q31 üzerinde yer alan MJD geni yani ATXN3 (Ataksin 3 proteini) proteini ile ilişkilidir. Yapılan çalışmalarda bir çok popülasyonda en sık görülen SCA tipi olduğu belirlenmiştir., SCA15 ile 16 nın aynı hastalıklar olduğu görülmüştür bu yüzde SCA16 hala  ‘’boş’’tur, SCA-9 hala tam olarak spesifize edilememiştir, yine SCA 19 ve 22 nin aynı olduğu görülmüştür, SCA24 resesif olarak tanımlanılmıştır ve SCAR(resesive) ya da SCASI olarak kabul edilmiştir, SCA33 yine hala ‘’boş’’tur. Dentatorubralpallidoluysianatrofi (DRPLA), bazen ataksi eşlik etmese de, dominant/baskın bir SCA olarak kabul edilir ve sıklıkla bu grupta değerlendirilir.

 

 

SCA’lardatiplendirilen genler dört farklı grupta derlenmiştir:

1-Egzonik CAG üçlü tekrarı ile anormal poliglutaminetrakt proteini kodlanılan grup olup tipik olarak toksikfomksiyonel bulgularla karakterizedirler; SCA 1, 2, 3, 6, 7, 17, DRPLA,ve (kısmen) SCA 8.

2-Kodlanılmamış geniş tekrarlarla karakterize grup olup RNA ilişkili toksisite ön planda seyretmektedir; SCA 10, 12, 31, 36 ve (kısmen) SCA 8.

3-Nokta mutasyonlar (delesyon, insersiyon) ile giden genlerin yeni fonksiyon kazancı veya haploid yetmezlik/dominansi kazandırma gibi fonksiyonlarla karakterize olan; SCA 5, 11, 13, 14, 19/22, 23, 26, 27, 28, 29 ve 35.

4- Büyük duplikasyon ve delesyonlar ile seyreden, ilgili proteinin aşırı veya anormal kodlanmasına sebep olarak etkili olan; SCA15 ve (benzer şekilde) 20 olarak görülebilir.